ENG
ENG
5 Duyumuzu Daha Yoğun Kullanmak

5 Duyumuzu Daha Yoğun Kullanmak

Anda kalabilmenin en önemli anahtarların bir tanesi; zihnimizin yoğunlaştığını fark ettiğimizde dikkatimizi duyularımızdan birine vermek. Biliyoruz ki; görme, duyma, koklama, tatma ve dokunma duyularımız var… Duyularımızın kullanıldığı durumlarda zihnimiz otomatikman devre dışı kalıyor.Örneğin; bir resme çok dikkatli bakarken, onun renklerini incelerken, onun şekillerine bakarken duyularımıza yoğunlaştığımız için zihnimiz devreye giremiyor.

 

Benzer bir şekilde, işitme duyumuzu ele alalım. Dikkatimizi çevredeki seslere verdiğimizde, örneğin dışardaki arabanın, kahve makinesinin sesinin, gelen rüzgarın farkında olduğumuzda, dikkatimizi onlara verdiğimizde bu sefer yine zihnimiz devre dışı oluyor.

 

Oturduğumuz sandalyenin yüzeyine dokunup desenlerini incelediğimizde, elimizde tuttuğumuz kağıdın yüzeyinin pürüzsüzlüğüne baktığımızda, herhangi bir cismi elimize alıp onun sıcaklığına soğukluğuna bakıp hissettiğimizde yine aynı şekilde zihnimiz devre dışı kalıyor.

 

Koku da çok çok önemli bir duyu. Kokular ait bir oldugu nesnenin adıyla anılıyor onu tanımlıyor onu hatırlatıyor bıze. Örneğin portakal kokusu diyoruz, deniz kokusu diyoruz ya da yeni pişmiş, fırından çıkmış ekmek kokusu diyoruz. Kokuyu bir şey ile tanımlıyoruz. Ve o anda bulunduğumuz yere hemen bizi çeken bir özelliği var kokunun ve koklamanın. Dolayısıyla bir çiçeği koklamak, bir parfümü içimize çekmek ya da odada kahve kokusu mu var, çay kokusu mu var bunları anlamaya çalışmak, bizi otomatikman anın içine çekiyor ve zihinden çıkarıyor.

 

Tat dokumuz da aynı şekilde… Yediğimiz şeyi çok çabuk yiyip tüketmek yerine yavaşça yiyip ağzımızda gezdirdiğimizde, ağzımızın içindeki tat duyusu devreye giriyor. Ve ekşi, tatlı, baharatlı, tuzlu, bu lezzetlerin hepsini alıyoruz. Farklı yiyeceklerin, her bir meyvenin, yediğimiz değişik gıdaların hepsinin farklı lezzetlerini almak için ağzımızda uzun süre tuttuğumuzda, o zaman da otomatikman ana geliyoruz. İşte bu beş duyuyu gün içerisinde mümkün olduğunca kullanmak, gün içinde, şimdide, anda olduğumuz süreleri de otomatik artırmış oluyor.

 

Zihnimizin yoğunlaştığını hissettiğimiz zamanlarda, dikkatimizi bir nesneye, bir renge vermek, ona dikkatli bakmak, güzel sevdiğimiz bir müziği açmak ya da herhangi bir sese odaklanmak, kendi sesimizi bile dinlemek, bizi ana çeker. Bunun yavaş yavaş çok kolay fark edilmesi, zihnin her devreye girdiğinde duyulardan yararlanarak ana gelinmesi, zaman içerisinde pratikle gelişen bir beceridir aslında.

Bu beceriyi geliştirmek için herhangi bir gereklilik olmadan, günün belli zamanlarında duzenlı olarak duyularımızı yogun bır sekılde kullanabılırız., Mesela sabah kalkıp şöyle bir yüzümüzü yıkadığımızda, etrafa bu gözle yaklaşmak, daha günün başından duyularımızı doyurarak, duyularımıza odaklanarak başlamak, gün içerisinde de duyularımızı kullanmamızı kolaylaştıracaktır, bunun yolunu açacaktır.

Ve yoğun olarak duyularımıza odaklandığımız bir gün içerisinde de zihin bizi daha az etkisine alacaktır. Ya da zihnimiz yoğunlaştığında, bunu fark etmemiz ve ana gelmemiz daha kolaylaşacaktır.

 

İşte bu yüzden, şu andan itibaren, arzu ederseniz, şöyle bir etrafa bakıp, şöyle bir sesleri dinleyip, kokuları koklayıp, değişik tatları ağzınızda tutup, dokunduğunuz nesneleri daha sıkı kavrayıp, sıcaklıklarına bakıp ana daha kolay gelebilirsiniz.

 

PAYLAŞ
BENİ TAKİP EDİN
Rana Beri