ENG
ENG
Duygusal Zeka Tam Olarak Ne Demek?

Duygusal Zeka Tam Olarak Ne Demek?

“Kendini Bil” - Sokrates


“Duygusal zeka”, etrafımızda çok duyduğumuz, ama zaman zaman tam tanımını yapmakta zorlandığımız bir kavram. Bu kavram, ilk defa 1990′da psikolog Peter Salovey ve John Mayer tarafından kullanıldı. Daha sonra Harvard Üniversitesi’nden psikolog Daniel Goleman tarafından geliştirildi. Ben bu yazımda, yaşamımızda çok kilit bir yeri olan duygusal zeka kavramını derinlemesine inceleyen Goleman’ın en temel eseri ” Duygusal Zeka” dan bazı bilgileri sizlerle paylaşmak, ve bunları biraz daha yakından bakmak istiyorum. Psikolog Goleman, duygusal zeka becerilerinin ( EQ- Emotional Quotient), bilişsel zeka dediğimiz (IQ) ‘dan daha önemli olduğunu ele alıyor.


Daniel Goleman’a göre duygusal zekamız ne kadar yüksekse, biz kendimizi ve ilişkilerimizi dört temel alanda o kadar iyi yürütebiliriz. Bu alanlara bir bakalım:


  • 1. Kendimizin farkında olmak

    Ne hissettiğimizi ve neden böyle hissettiğimizi bilmek. Bu farkındalık, kendimiz için en doğru kararları vermemizi sağlıyor, bize sağlam bir içgörü kazandırıyor. Bizim iç pusulamız oluyor.

  • 2. Duygularımızı yapıcı bir şekilde yönetebilmek 

    Olumsuz duyguların yaşamımızı istemediğimiz yerlere sürüklemesine izin vermeden, ama aynı zamanda onları da görerek, anlamlandırarak, onlardan kendimize dair bir şeyler öğrenmek.
    Olumlu duygularımızın içine iyice girerek , onları daha da arttırmak, bize mutluluk yaşatan şeyleri hayatımızın tutkusuna dönüştürebilmek.

  • 3. Empati

    Başkalarının duygularını anlayabilmek.

  • 4. Etkin ve verimli ilişkiler yaşayabilmek
  • Goleman “Duygusal Zeka” kitabında eski bir Japon masalını anlatıyor: Bu masalda, kavgacı bir samuray günün birinde bir Zen ustasını cennet ve cehennem kavramlarını açıklamaya davet eder. Ancak rahip onu küçümseyen bir tavırla, “Sen eşeğin tekisin. Senin gibilerine zaman harcayamam,” der.


Onuru zedelenen samuray, öfkeden köpürerek kılıcını kınından çıkarıp, “Seni bu küstahlığın için öldürebilirim!” diye bağırır.


“İşte” der Zen rahibi sakince, “bu cehennemdir.”


Samuray, kapıldığı öfkeyi ima eden ustanın doğru sözleri karşısında irkilir ve sakinleşerek kılıcını yerine koyar. Sonra da eğilip, kendisine kazandırdığı içgörü için rahibe teşekkür eder.


“İşte bu da cennettir,” der rahip. (Daniel Goleman, Duygusal Zeka, s.65)


İşte burada Samuray’ın yaşadığı farkındalık, kendini duygularına esir etmesiyle duygularının bilincinde olması arasındaki farktır. Kişinin duygularının farkında olması onun isterse cehennemde değil, cennette yaşamasının kapılarını açar. Böyle bir farkındalık, kişinin iç dünyasını gözlemleyebilmesini, ve daha sonra isterse, seçtiği yönde tepki verebilmesini sağlar.

PAYLAŞ
BENİ TAKİP EDİN
Rana Beri