Konfor Alanı
’Konfor alanı içinde kalınca hayat rahat;
dışarı çıktığın zaman belirsizlik başlayacak ve bu tehlikeli…
Cesaret ister. Ama için biliyor ki heyecan da orada. İşte bu heyecan önemli, aksi halde bir ölüden farksızsın.’’ Doğan Cüceloğlu’nu saygıyla ve rahmetle anıyoruz..
Konfor alanımızın içerisinde bizi orada tutan şeyler; genellikle kısıtlayıcı inançlarımızdır. Kısıtlayıcı inançlarımız arasında, emniyette olduğumuz zaman, her şey tanıdık olduğu zaman mutlu ve güvende olacağımız bilgisi yatar. Bunu fark etmek rahatsızlık verse de aslında bize önemli kapılar açar. Zihnimiz bu farkındalığa karşı gelirken öte yandan yeniliklere doğru, yeni bir hayata ve kendimizi geliştirmeye doğru adımlar atabiliriz.
Örneğin; kısıtlayıcı inancımız aslında çok da sevimli bir insan olmadığımız ise, insanların bizi sevmeyeceğini düşünüp yalnız kalmayı tercih edebiliriz.
Oysa bunu sadece bir inanç olarak görüp bunun farklı olabileceğini düşünmeye başladığımızda yeni insanlarla tanışmak ve yeni insanlarla dost olma olasılığımızı da artırabiliriz.
Tüm bu düşünce ve inançlar bir anlamda kendimizi koruma içgüdümüzle alakalı olabilir. Yenilikler, bilinmeyenler bizim için tehlikeye sebep olabileceğinden dolayı tanıdık bir ortamda bulunmak bizim için her şeyden önce gelebilir. İşte bu ortama biz konfor alanı diyoruz ama aslında bu alan ismi gibi çok da konforlu bir alan değil. Tanıdık şeylerden uzaklaştıkça bilinmeyenle karşılaşacağımız için içimizde bir korku olması doğal. Ancak bu konfor alanı, bir süre sonra bizim hayatla bağlantımızı koparmaya başlayan, kendimizi geliştirmemizi engelleyen, yeni insanlarla ve yeni yeteneklerimizle tanışmamızı engelleyen yeni bir durum haline gelebilir. Konfor alanımız, rahatsız bir alan olmaya başlamadan ne yapmalıyız? Kendimize şu soruları sormak ile başlayabiliriz:
- - Aslında korktuğum nedir?
- - Gerçekçi olmayan ve beni kısıtlayıcı düşüncem nedir?
- - Bu düşüncemi ilk kimden duymuş olabilirim?
- - Bu düşüncem olmasaydı ilk olarak hangi adımı atardım?
Hayatımızın bir parçası olarak başarısız olabilme olasılığını, düşebileceğimiz ve tekrar kalkabileceğimizi kabul ettiğimizde, sonuçlardan bağımsız olarak aslında hayatın yaşanmaya değer bir yer olduğunu kendimize de gösteriyoruz. Hedefleri gerçekleştirmenin bizim gerçek hayattaki değerimizden bağımsız bir şey olduğunu gördüğümüz anda hata yapmak bizim için büyük bir kabus olmaktan çıkıyor. Sonuçları ne olursa olsun yeni ve farklı olanı deneyebilmek, korkumuza rağmen korkusuzca adım atabilmek de bunun arkasından geliyor zaten. İşte önemli olan da bu!