ENG
ENG
Travma İyileşir mi?

Travma İyileşir mi?

Son dönemde “travma” kelimesini birçok uzmandan duymaktayız. Uzmanların travmayla ilgili olarak ortak tanımı temel olarak şu öğeleri içeriyor:

  • Yaşadığımız olayın bizim için yaşarken “çok fazla” olması. Örneğin; kendimizin çocuk olarak olaylara müdahale edememesi ve hayatımızdaki yetişkinlerin tüm kontrolü elinde bulundurarak istemediğimiz şeyleri yapmak ve söylemek zorunda bırakılmak.

 

  • Büyük bir felaketle karşılaşmış olmamız. Vermek istediğimiz yanıtı veremeyip donma moduna geçmemiz ve burada vermek istediğimiz yanıtı veremediğimizden dolayı bir baskılanma ve sıkışma hissi olması.

 

  • Bir çaresizlik hissi içinde olmak ve bu çaresizliğin yaşamamızın geri kalan bölümünde de bir engel olarak birçok olayda karşımıza çıkması.

 

Psikiyatrist Peter Levine somatik deneyimleme yöntemini geliştiren uzmandır. Somatik deneyimleme travmalarda kullanılan yöntemlerden bir tanesidir.

Topluma ya da kendi içimize baktığımızda travmatize olup olmadığımızı ya da dengede olup olmadığımızı bize gösterebilecek bazı göstergeler var. Dengede bir beyinde yaşadığımız ortamdaki belirsizlikler bizi fazla rahatsız etmiyor yani bir şey bilmemekle ya da belirsiz olan durumlarla barışık olabiliyoruz. Yani illa bir şeyi bileceğiz, kontrol altına alacağız şeklinde bir isteğimiz olmuyor.

Ancak belli bir konuda travma yaşamışsak, o konuyla ilgili belirsizlikleri tehdit olarak algılıyoruz ve mutlaka net olmak istiyoruz. Soruların cevabını hemen öğrenmek istiyoruz. Herhangi bir belirsizlik varsa bu bizi çok rahatsız ediyor. Olaylara baktığımızda siyah ya da beyaz gibi net olmalarını istiyoruz. Aradaki renkleri algılamakta zorluk çekiyoruz. Her şeyin siyah-beyaz kategorisinde olmasını istiyoruz. Tüm bu kesinlik arayışları bizi endişeye ve aşırı kontrolcülüğe götürüyor.

Yine travmatize olduğumuz zaman hayatta kalma güdülerimiz yoğun olduğu için hayatın tehditlerini daha çok algılıyoruz. Yaşamı hep kendimizi korumamız gereken bir yer olarak görüyoruz. Adım atmaktan korkuyoruz. “Meraklı çocuk” yaklaşımını uygulayamıyoruz. Yani gözlemci pozisyonu ile hayata merakla bakamıyoruz. Neşemizi koruyamıyoruz. İçimizde hep bir huzursuzluk hissediyoruz ve hata yapmaktan korkuyoruz.

Travma yaşamış bireylerde görülen bu özellikleri daha da çoğaltabiliriz. Ama genel olarak görülen şüpheci yaklaşım, hiç adım atamama, yanlış yapmaktan korkma, kitlenip kalma bizim bu konuda geçmişte travmatik bir deneyim yaşadığımıza da işaret edebiliyor.

Peter Levine’dan ve somatik deneyimlemeden biraz evvel bahsettim.  Bu yöntemi şöyle açıklayabiliriz:

“Soma” kelimesi vücut anlamına geliyor. “Somamızdaki” yani vücudumuzdaki sinyallere bakarak belli bir durumda travmatize olup olmadığımızı fark edebiliyoruz. Vücudumuz herhangi bir durumda çok katıysa, kolay kolay rahatlayamıyorsak, geçmeyen ağrılarımız varsa, bir şekilde bağışıklık sistemimiz devamlı düşükse, çok sık hastalanıyorsak bunun psikolojik sebeplerine mutlaka bir uzman desteğiyle eğilmemiz gerekiyor. Çünkü vücut, zihin, beden bir bütün. Travma yaşamış bireylerin vücutlarına bu travma etki ettiği için vücuttaki göstergelere bakarak travmanın ne olduğuna ulaşılabiliyor. Ya da bu belirtiler üzerinde çalışıldığında ve bu belirti şifalandığında travma da şifalanmış oluyor.

 

Somatik deneyimleme yöntemleri arasında nefes yöntemleri ve masaj yöntemleri de bulunuyor.

Bu noktada anda kalmak ve travma bağlantısına da değinmek istiyorum. Anda kaldığımız zaman yani şimdi ve burada olduğumuz zaman geçmiş ya da gelecekten etkilenmez bir durumda oluyoruz. Başka bir deyişle, anda olduğumuzda travma yaşama olasılığımız da ortadan kalkıyor. Yani aslında travma kişinin anda kalma yetkinliğinin kaybolması demek.

Travmatize olan bir kişi yaşadığı birçok şeyi, geçmişte yaşadığı o olay çerçevesinde değerlendirdiği için hep bir tehdit, hep bir korku, yeniden o şeyin başına gelme korkusuyla yaşadığı için anda kalamıyor. O yüzden biz direkt olarak “anda kalmak travmayı iyileştirir” diyemeyiz ama daha çok anda kaldıkça kendimizi ana getirme egzersizleri yaptıkça travma yaşama olasılığımızı azaltıyoruz. Beş duyumuzla anda kaldıkça, nefesimizi takip ederek var olan durum her ne ise onun içerisinde kalabildikçe geçmişte var olan travmalı anlarımızı dengeleyecek travmasız yeni anlar yaşıyoruz.

Sonuç olarak beş duyunun, nefese odaklanmanın ve bu yöntemlerle anda kalmanın travma açısından çok şifalandırıcı, destekleyici bir unsur olduğunu da belirtmek isterim. Peter Levine’nin ‘Kaplanı Uyandırmak’ adlı bir kitabını travma konusunu daha iyi anlayabilmek isteyenlerimize tavsiye ederim.

Sevgiyle kalın, anda kalın.

PAYLAŞ
BENİ TAKİP EDİN
Rana Beri